David OReilly ile “Her Şey” Üzerine

Digilogue Space, ünlü sanatçı, yönetmen ve oyun geliştiricisi David OReilly’nin “Everything” sergisine ev sahipliği yapıyor. Ziyaretçilerin OReilly’nin oyunculara her şey olabilme imkânı sunduğu yaratıcı oyunu “Everything”i deneyimleme fırsatı bulacağı sergide sanatçının “Please Say Something” ve “The External World” gibi kısa filmleri de Digilogue Space’te gösteriliyor. OReilly, 3 Temmuz’a kadar ziyarete açık olacak “Everything” hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

İstanbul’daki ziyaretçilerine ilk kez hangi işlerini göstermek istediğine nasıl karar verdin? 

Son 10 yılda imza attığım popüler animasyon işlerimden geniş bir seçkinin yanı sıra bilgisayar oyunu olan son iki projemi de ziyaretçilere sunuyoruz. Bunun harika bir tanışma olduğunu düşünüyorum.

“Everything” üç yıl süren bir proje. Proje hakkındaki üç sene önceki hislerinle ve şimdiki düşüncelerin neler?

Üç sene önce yalnızca soyut bir fikirdi. Bu, sıfırdan var olmuş bir proje; kodlar, sistemler, çizimler, sesler ve müzik; her şey yoktan var oldu diyebilirim. Ve bu süreci oluşturan binlerce küçük mücadele var. Proje için başlangıçtaki kadar iyi şeyler hissediyorum. Tek farksa proje hakkında artık birçok düşünce olması; önceki varlığı dış dünyaya kapalıydı.

“Everything” felsefi bir altyapıya sahip bir oyun. Proje fikrinin nasıl ortaya çıktığını biraz anlatabilir misin?

Oyun aslında hayata dair düşüncelerimi anlatıyor. Oldukça basit görünse de şu an açıklayamadığım ama oyunun sözsüz bir anlatımda anlatabildiği birçok hareketli parçaya sahip.

Oyunda Alan Watts’un ses kayıtlarından oluşan bir anlatı var. Oyununun yaratım sürecinde Watts’un dışında diğer hangi düşünürlerden etkilendin?

Birçok isim var; Emerson, Ikeda, Seneca, Schopenhauer, Marcus Aurelius… Bunun gibi oyunu doğrudan etkileyen isimler dışında dolaylı olarak etkileyen birçok düşünür de var.

Oyunda canlılar yürümek yerine yuvarlanarak hareket ediyor. Bunun bir nedeni var mı?

Bu şekilde hareket etmelerini istedim.

Oyun aynı zamanda evrene dair kapsamlı bir bilgi birikimine sahip. Ekibinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Bilgisayar programcısı Damien Di Fede’yle çalıştım; kendisi aynı zamanda ilk oyunum “Mountain”da da benimleydi. Müzikler için Ben Lukas Boysen adlı son derece yetenekli Alman bir bestekâr ve ses tasarımı için Eduardo Ortiz Frau’yla çalıştım. Ekibin her bir üyesinin sorumluluğu çok büyüktü ve hepimiz hayatımızın en büyük projesini gerçekleştiriyorduk. Herkes evinden çalıştığı için internet üzerinden iletişim kurmamız gerekti.

Oyun dünyasından ne tür geri bildirimler aldın?

Şaşırtıcı derecede olumluydu. Steam’de inanılmaz kalabalık bir oyuncu kitlesi var ve insanlar oyunu gerçekten sevmiş gibi görünüyor. Aldığım birkaç olumsuz yorum da oldu ama onlar da oyunu gereğinden fazla mantıksallaştırmaya çalışmışlar.

Son olarak, yakın zamanda beğendiğin birkaç oyunun ismini paylaşabilir misin?

Thumper, Inside, Loot Rascals ve Oikospiel’i çok beğendim.

Digilogue